Demokrasiye saldırı
Sosyal Demokrat İşçi Partisi (PvdA) Meclis Grubu 13 Kasım Perşembe akşamı vicdanları yaralayan bir karara imza attı. Partinin entegrasyon politikasını eleştiren Türk kökenli milletvekilleri Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk’ü Meclis Grubundan ihraç ettiler. Hatta işi daha da ileri götürüp bu iki milletvekilinin partiden de ihracı istenmektedirler.
Türkevi Topluluğu olarak Kuzu ve Öztürk’e karşı sergilenen tavrı esefle kınıyoruz. Böylesi bir ilkel hazımsızlığa Hollanda’da şahit olmaktan da üzüntü duyuyoruz. Üzüntümüz böylesi bir olayın Hollanda gibi demokrasi konusunda diğer ülkelere ahkam kesen bir ülkede olmasından dolayı bir kat daha artmaktadır. Umudumuz parti üyelerinin bu hatayı düzeltip çok sesliliğin gereğini yapmak için gereken girişimde bulunmalarındadır.
Bize göre PvdA Meclis Grubunun bu tavrı sadece parti içindeki görüş ayrılığının parti disiplini bahane edilerek halledilmesi anlamına gelmemektedir. zira bunun sonucu sadece parti ile sınırlı olmayacaktır. Yıllarca emek verilip belirli bir seviyeye getirilen siyasi katılım bu kararla telafi edilemez bir yara almıştır. Yıllarını bu uğurda harcayan gönüllülerin suratına okkalı bir tokat anlamına da gelen bu uygulama, insanların politika ve politika ve politikacılara olan güvenini derinden sarsmıştır. Hatta böylesi tavırların o çok endişe edilen radikalizme yönelmelere sebep olabileceğini bile iddia edebiliriz. Türkevi Topluluğu gönüllüleri olarak ilkeli duruşlarından dolayı Sayın Kuzu ve Öztürk’ü tebrik ederiz. Kendileri hem milletin vekili olma hem de vekil olarak yürütmeyi kontrol etme konusundaki tavırları dolayısıyle cezalandırılmışlardır. Bu ceza onlar için bir onur olduğu kadar uygulayanlar için de bir utanç kaynağıdır. Tarih herkesi hak ettiği yere koyacaktır. Kanaatimizce bu noktaya gelinmesinin ana müsebbibi Sosyal İşler Bakanı Asscher’dır. Kendisinin her ne pahasına olursa olsun takip etmek istediği entegrasyon politikası ve bu çerçevede özellikle Türk toplumuna karşı takındığı tavır milletvekilleri Kuzu ve Öztürk’ün alenen tavır almasına sebep olmuş ve zaman zaman da gerek basın yoluyla gerekse de parti içinde tartışmalar cereyan etmiştir. Ne yazık ki partinin meclis grubu bu çok sesliliği hazmedemeyip Kuzu ve Öztürk’ün sesini kısma yolunu seçmiştir.
Bu yaşanan durum münferit gibi görünse de aslında yapısal bir sorunun dışavurumudur. Bu aynı zamanda özellikle göçmen kökenlilere yönelik ukala, ayrımcı ve tepeden bakan anlayışın gün yüzüne çıktığı bir durumdur. Nitekim olayların bu noktaya gelmesinin sebeplerinden birisi olan Asscher’ın Türk kuruluşlarını gözlem altına almak istemesi ne demokrasilerde ne de hukuk devletinde mümkündür. Hem de bu kuruluşlarla ilgili yaptırılan araştırmadan çıkan sonuçların herhangi bir sorunu ortaya koymamasına rağmen! Sadece kendi varsayımlarından yola çıkarak beş yıl boyunca bir takım kuruluşları gözlem altında tutmanın izahının olmadığını düşünüyoruz. Acaba aynı uygulamayı herhangi bir Hollanda kuruluşuna yapmaya kalksa ne olurdu? Dünyayı başına yıkacaklarından eminiz. Ancak konu göçmenler olunca onların içinden çıkmış vekillerin itirazına bile tahammül edilemiyor. Türklerin sözde “paralel” toplum oluşturduklarını iddia eden zihniyet Hollanda’nın zaten paralel toplumlardan oluştuğunu bilmiyor mu? Hollanda asıllılar kendi enstitülerini oluşturunca adı emansipasyon olurken, bunu Müslüman cemaatler yapınca adı ‘paralel’ toplum mu oluyor?
Türkevi Topluluğu gönüllüleri bu durumu sineye çekmeyecek ve gereğini her fırsatta yerine getirecektir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur,
Türkevi Topluluğu adına
Ahmet Suat Arı