2016 Yılı Değerlendirmesi ve 2017 Yılından Beklentiler
“Anadolu irfanı; adalet, merhamet ve muhabbet, Avrupa’nın ötekileştirme sorunsalının tek alternatifidir”…
Diğer taraftan, Türkiye -Avrupa Birliği ilişkilerinin gerilmesi ve Avrupa’da Türkiye – Erdoğan karşıtı yayınlar ve oluşturulan nefret söylemi de, Avrupa Türk diasporasını bir hayli üzdü.Avrupa ülkeleri ve Avrupa’daki Türkler, 2017 yılına bu sorunlarla girdi. Bunlara ek olarak, Avrupa’da seçim süreci de başladı. Seçim sürecinde, sadece ırkçı ve faşist partiler değil, aynı zamanda Liberaller, Sosyal Demokratlar ve Hıristiyan Demokratlar da oy endişesiyle Müslümanları ve mültecileri seçim malzemesi olarak kullanacaklardır. Ayrıca, Türkiye- Avrupa Birliği ilişkileri ve Türkiye’deki gelişmeler de Avrupa’daki siyasi partiler tarafından araçsallaştırılacaktır.2016’da Avrupa’da ekonomi canlanmıştır. Ancak, farklı alanlarda kriz ve güven bunalımı devam etmektedir. Avrupa kimliği, güvenliği, terör saldırıları ve korkusu bunlardan bazılarıdır. Bu sorunlara bir de Amerika’da Donald Trump’un seçimleri kazanması ve bundan dolayı Avrupa’da yaşanan hayal kırıklığı eklenmelidir.
Avrupa’nın içinde bulunduğu bu kaotik ortam başta olmak üzere, farklılığa tahammülsüzlük, ötekileştirme, Müslümanları potansiyel suçlu görme gibi endişe veren gelişmeler de hiç şüphesiz Avrupa Türk diasporasını da yakından etkilemektedir. Etkilemekle kalmayıp, bizi, aynı zamanda, bu sorunlarla mücadeleye katkıda bulunmaya zorlarken, bir sosyal sorumluluk da yüklemektedir.
Bu sosyal sorumluluk çerçevesinde maziye baktığımızda, Avrupa’nın bugün yaşadığı süreci, bizim de tarihin farklı dönemlerinde tecrübe ettiğimizi görmekteyiz.
Bunun en somut örneği 13. Yüzyıl Anadolu’sunda yaşadıklarımızdır. Bir tarafta ‘Osmanlı öncesi beylik çatışmaları’, ‘Haçlı Seferleri’, ‘Moğol İstilası’ ve bunların oluşturduğu ‘korku’, diğer tarafta tarihte örneği fazla olmayan farklı kültürlerin buluşmaları ve toplumların ahenk içinde yaşama süreci.
Bu şartlarda oluşturduğumuz birlikte yaşama modeli ve tecrübemiz…
Bu tarihi tecrübe ve kültürel miras perspektifinden hareket ederek, yeni girdiğimiz 2017’de, onca soruna ve zorluğa karşı, üzerimize düşen sorumluluğu bir defa daha düşünmeliyiz. Avrupa Türk diasporası olarak, Anadolu’da sistemleştirilen İslam’ın sosyal hayattaki inceliklerini ortaya çıkarmalı ve bu sistemi şekillendiren referans kişiler ve onların düşüncelerinin aktüelleştirilmesine yönelmeliyiz. Bu tarihi tecrübe ve model bize, hassaten gençlerimize müthiş bir özgüven verecektir. Böylece Avrupa Türk diasporası hem kendine hem de içinde yaşadığı Avrupa toplumuna daha pozitif katkı yapabilecektir.
Nihai olarak İslam’a ve Müslümanlar’a karşı oluşan, “korku”, “nefret söylemi”, “ötekileştirme” ve‘menfi tavırlar’, zamanla yerini gerçek ‘İslam algısı’na ve onun insanlığa sunduğu, adalet, merhamet ve muhabbet mesajına bırakacaktır.
Tabii ki, birlikte yaşama kültürü için referanslarımızı tanıtırken, kendi tutum ve davranışlarımızı da ciddi bir manada gözden geçirmeliyiz. Özeleştiri yapmalıyız. İşe, kendimizden başlamalıyız.
Nitekim ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!
Ötekileştirmeyle mücadele ederken kendimiz de aynı hataya düşmemeliyiz.
Aksi takdirde referanslarımızın da bize bir faydası olmayacaktır.
9 Ocak 2017 / Amsterdam
Veyis GÜNGÖR
Türkevi Topluluğu