MakalelerTürk Dünyası Yaz Okulu’nun dördüncüsü başladıDevamı...
38°C
07/10/2024

60. Amsterdam Tartışmaları Uygurların Dramı

  • Mayıs 6, 2021
  • 5 min read
60. Amsterdam Tartışmaları Uygurların Dramı

Doğu Türkistan’da Çin rejiminin Uygurlara karşı onyıllardır uyguladığı etnik temizlik ve asimilasyon son zamanlarda Batı medyasında da gündem olmaya başladı. Yakın zaman önce Hollanda’nın en büyük gazetelerinden Trouw konuyu  manşetten verdi. Ayrıca değişik tartışma ve gündem programlarında da Uygurlara yer verilmektedir. Amsterdam Tartışmaları da 60. ve sonuncu oturumunda Uygurların Dramını ele aldı. Tartışmanın konukları Uygur diyasporasından iki genç öğrenci, Alerik Ablikim ve Mirali Seley oldular.  Tartışmada Çin rejiminin Uygurlara karşı yürüttüğü soykırım politikası, dünyanın bu duruma bakışı, İslam dünyasının tavrı, Uygur diyasporası ve Çin’in uzun kolu ele alındı.

Doğu Türkistan’da, kesin nüfus bilinmemekle birlikte 10 milyonun üzerinde Uygur yaşamaktadır. Çin’in asimilasyon, demoğrafik manipülasyon politikaları ve doğruluğu teyit edilemeyen verileri yüzünden kesin bir rakam vermek mümkün değildir. Ayrıca Çin’in Doğu Türkistan’ın işgalinden itibaren yurt dışına gerek sürgün gerekse iltica yoluyla büyük göçler olmuştur. Günümüzde dunyanın değişik bölgelerinde hatırı sayılır bir Uygur diyasporası yaşamaktadır. Şu anda da değişik kaynaklardan elde edilen verilere göre Uygur nüfusun 1/3’i toplama kamplarında yaşamaktadırlar.

Kendi babası da bir toplama kampında olan Alerik Ablikim Uygurların maruz kaldığı muamelerin dünyanın gözü önünde cerayan ettiğini ve maalesef buna karşı hiç bir şey yapılmadığını belirtti. Alerik: “Milyonlarca insan gayri meşru toplama kamplarına atılmakta, yargısız infaz edilmekte, zorla gerek Çin gerekse Batılı şirketlerin fabrikalarında zorla çalıştırılmak gibi bir çok insanlık dışı uygulamaya tabi tutulmaktadırlar. Ayrıca Çin’in diğer bölgelerinden Çinlileri bölgeye yerleştirerek demoğrafik manipülasyon yapmılmaktadır.”

Mirali Seley, geçtiğimiz günlerde de Volkskrant’ta yayınlanan bir makalede, Çinli bir araştırmacının Doğu Türkistan’da yaşayan 612 Uygurdan zorla aldıları kan örneklerinin Erasmus Tıp Merkezinde DNA’sı araştırılıp Uygurların profinilin çıkarıldığının iddia edildiğinı söyledi. Mirali:”‘Helal’ kisvesi altında Uygurlardan zorla alınan organlar Arap ülkelerinde yüksek fiyatlarla pazarlanmaktadır.”

Tüm bu olup bitenlerin kendilerinin nasıl etkilendiği sorusuna verdikleri cevaplar ise 21. Yüzyılda her medeni insanın içini sızlatacak niteliktedir. Alerik öz babasının akıbettinden haberi olmadığını, dolaylı kaynaklardan babasının toplama kampında olduğu bilgisine ulaştığını, ancak kendisine ulaşmanın mümkün olmadığı söyledi. Mirali, Uygur diyasporasının bütün hesaplarının Çin tarafından bloke edildiğini, bu yüzden de internet yoluyla ulaşımın da engellendiğini ve haliyle Doğu Türkistan’daki akrabalarının akıbetinin ne olduğunu bilmediklerini söyledi.

Alerik: “Gerek babamın gerekse diğer Uygurların yaşadıkları bana acı veriyor. Bu durum sadece benim için geçerli değil. Bu her Uygur için geçerli. Herkesin bir babası, bir annesi, kardeşleri var. Hangi Uygurla konuşursanız konuşun aynı hikayeleri duyarsınız.”

Tüm bu olup bitenlere karşı dış dünyanın tutumunun da ele alındığı tartışmada, Batılı bazı ülkelerin konuyu değişik platformlarda gündeme getirip Çin’i kınadığını, ancak İslam ülkeleri yöneticilerinin  meseleye kör ve sağır olduklarının da altı çizıldi. Ekonomik çıkarlar uğruna milyonlarca Uygurun dramına sessiz kalındığı gibi, bazı sözde İslam ülkelerinin de açıkça Çin’i bu politikalarında desteklemektedirler. Alerik: “İslam Ülkelerinin çıkarlarının İslam idealleri ile ayni çizgide olmadığı görülmektedir. Liderler ekeonomik ve askeri çıkarları, İslami ve insani çıkarların üstünde görmektedirler ve ona göre davranmaktadırlar. Ülkelerin politik davranmalarını anlayabilirim, ama insanların böyle telef edilmesini ve bunun görmezden gelinmesini anlamıyorum.”

İslam dünyası liderleri sessiz kalsa da halkın Uygurların maruz kaldığı muameleye kayıtsız kalmadığı, Endenozya ve Türkiye’de büyük kitlelerin bu durumdan duydukları rahatsızlığı yüksek sesle haykırdıklarının da altı çizildi. Konuklar, bu kitlelerin haykırışının zamanla hükümetleri de etkileyeceğini ve Çin’e karşı tavır alınmasına yol açacağını belirttirken, sadece protestoların yeterli olmayacağını, Çin mallarının boykot edilmesi ve Çin’e değişik yollardan sivil baskı yapılmasının da etkili olacağı ifade edildi. Örnek olarak da ünlü futbolcu Mesut Özil’in bir tweet yoluyla meseleye dikkat çekmesi ve Çin yetkilerin bundan duydukları huzursuzluklar gösterildi.

Tartışmada, Birleşmiş Milletler, Uluslararası Af Örgütü, Kızıl Haç gibi örgütlerin, delil toplama ve konuyu gündeme taşıma konusunda etkili oldukları ve bu güçlerini Uygurlar için de kullanmaları gerektiği, eldeki delillerin de genellikle bu tür kurumlar tarafından dışarıya sızdırıldığı da ifade edildi. Aksi takdirde sadece Uygurların meseleye dikkat çekmesiyle bu sorunun çözülemeyeceğini ve Çin’in politikalarını sessiz kalındığı müddetçe de artırarak devam ettireceği iddia edildi.

About Author

Veyis Gungor

Drs. Veyis Güngör is geboren in 1962 in Konya, Akören. De basisschool en de middenschool volgde hij in Akören en het lyceum deed hij in Konya. In augustus 1980 is hij in het kader van gezinshereniging naar Nederland verhuisd. In 1984 begon hij zijn studie aan de Universiteit van Amsterdam, Faculteit Pedagogische Wetenschappen.